20 Mayıs 2017 Cumartesi

BELGRAD ORMANI VE BENTLER

Kuzeyden, Karadeniz üstünden, yağış getiren bereketli rüzgârlar eser. İstanbul'un kuzeyinde ve Trakya'nın doğusunda, deniz kıyısı boyunca uzanan Istranca Dağları alçalır ve Belgrad Ormanı dediğimiz bölge haline gelir. Ortalama yükseklik 150 metreyi bulmaz burada; en yüksek nokta (Kartaltepe) ancak 230 metredir.

Ormanlık alan, zamanla, yarıya yakın azalmıştır (12.000 hektardan 5.000 hektara). Bitki örtüsü zengin çeşitli, ağaçlan genellikle yayvan yapraklıdır. Yabani hayvan vardır, ama azalmaktadır. Havası İstanbul'a göre her zaman serindir. Yağış hem İstanbul'a böyle güzel bir orman kazandırmış, hem de burayı şehrin su deposu haline getirmiştir. Buradan şehre su getirmek için ilk düzenlemeleri Romalılar yaptı. Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de olanlar takviye edilirken yenileri eklendi. Kanuni Süleyman Sırbistan seferinden dönerken birlikte getirdiği Sırplardan bir kısmını bu orman içinde iskân etti. O sırada kurulan Belgrad (ya da Belgradcık) köyü ormana adını verdi. Kanuni burada toprak kullanma hakkı verdiği Sırpların bunun karşılığında suyollarına bakmasını talep ediyordu. Daha 1575'te bir koruma ihtiyacı görülmüş ve su nazırı emrinde ormanı, bentleri, suyollarını gözetecek özel bir örgüt kurulmuştu.

Sel rejiminde birçok dere Karadeniz'e akar. Güney tarafında kalan dereler ise orman içinde belirli havzalarda toplanır. Bentler buralarda yapılmıştır. Doğudan batıya doğru gidersek ilkin Valide Bendi, II. Mahmut Bendi (Yenibent) ve Topuzlu Bent'in oluşturduğu grubu görürüz. Karanlık Bent, Büyük Bent ve Kirazlı Bent ortadadır. Batıda ise Ayvat Bendi bulunur.

Bizans zamanında da, bu havzalarda toplanan suların daha güneyde, kulesinden ötürü Pyrgos diye adlandırılan yerdeki havuza (III. Osman zamanında onarılan baş havuz) toplandığı anlaşılmaktadır. Burada Osmanlı döneminde de kemerler yapılmış ve adlar bileşerek Kemerburgaz olmuştur.

Bütün bu alan içinde bazıları oldukça uzun ve görkemli, hepsi de hâlâ çok güzel su kemerleri vardır. Bizans'tan kalanlar (örneğin İustinianos'un büyük kemeri) Osmanlı döneminde onarılmıştır. Bunların arasında Mavlova en güzellerinden biridir. Cebeciköy'de Balıklı Kemer ve havuzu, Kemerburgaz'da dik bir dirsek yapan Eğrikemer, Uzunkemer, Güzelcekemer hepsi görülmeye değer yapılardır. Bu suların büyük bölümü Hacı Osman Bayırı ve sonra da Maslak üzerinden kente gelir. Bu, yirmi kilometreden fazla bir uzaklık demektir. Ancak İstanbul'un son yirmi, otuz yıllık büyümesi, yüzyıllardır İstanbul'u besleyen Bentler'in su kapasitesini "devede kulak" denecek kadar azaltmıştır.

Belgrad Ormanı günümüzde İstanbul'un başlıca piknik alanlarından biri. Bu kitlesel kullanım kirlenme ve yangın tehlikelerine de yol açtığı için denetimin artması da gerekli olmuştur.

Bunun için belirli yerlerde piknik alanları düzenlenmiş ve özellikle "jogging" modasının çıkmasından sonra koşu yapmak için buraya gelenlere egzersiz istasyonları olan bir parkur açılmıştır.

Yakın tarihte Belgrad Ormanı önemli bir siyasi akımın başladığı yerdir. 1865'te aralarında Namık Kemal ve Ayetullah Efendi de bulunan altı kişi (öbürleri Reşat, Mehmet Ali, Nuri bundan üç ay sonra koleradan ölen Refik) piknik havasında toplanarak, sonradan Yeni Osmanlılar adını alan İttifakı Hamiyet Cemiyeti'ni kurdular. Bir süre sonra Mustafa Fazıl Paşa, Ziya Paşa, Ebüzziya Tevfık ve Ali Suavi gibi başkaları da Cemiyet'e katıldı. Belgrad Ormanı toplantısına, Ayetullah Efendi, Carbonari örgütünün ve "Lehistan Teşkilâtı Hafiyesi"nin tüzüklerini getirmişti.

KARADENİZ KIYISI

Belgrad Ormanı Karadeniz kıyısına beş, altı kilometre kadar yaklaşır. Bundan sonrasında yükseklik azalır ve kıyıya gelindiğinde zaman zaman kesintiye uğrayan geniş kumsallarla karşılaşırız. Bunların en büyüklerinden olan Kilyos, uzaklığına rağmen, şehrin en popüler plajlarından biridir. Popülerdir ama, bütün Karadeniz kumsallarında olduğu gibi burada da dalga eksik olmaz ve gerçek anlamda yüzmeyi imkânsızlaştırır. Ayrıca, çekilen dalga kumu da geri götürdüğü için, her yıl, denize alışık olmayan birileri paniğe kapılıp boğulur buralarda.

Daha batıya doğru GümüşdereKısırkaya vardır, buralardan itibaren, Terkos gölüne kadar, yıllardan beri linyit ocakları açılmaktadır. Burada bu linyitin bulunması İstanbul için nimet değil, felâket olmuştur. Kömür çıkarmak için doğa berbat edilmiş, kıyılar kirletilmiştir; çıkan kömür çok düşük nitelikli (az kalori, yüksek kükürt vb.) olduğu için, bunun yakılmasıyla İstanbul'un havası kirletilmektedir.

İstanbul'un musluktan akan suyuna adını veren Terkos Gölü de şimdi perişan bir durumda. Geçen yüzyılsonunda burası ana su kaynağı olarak, bir Fransız İirketi tarafından şehre bağlanmıştı. İimdi madenler, kuzeyden yayılma eğilimi gösteren kumullar ve kuraklık Terkos'u iyiden iyiye kuruttu.

Daha batıya doğru eski adı Podima olan Yalıköy ve Kastro deresi gibi güzel noktalarla, İstanbul'un kuzey uçlarındaki ve Karadeniz kıyısındaki uzantıların sonuna geliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bakırköy İlçemizi Tanıyalım

İstanbul’un eski semtlerinden biri olan Bakırköy, Avrupa yakasında, Marmara Denizi’nin kuzeydoğu sahilindedir. kuzeyindeki E-5 Karayolu sını...